Venedik’ten YUNT’a Hayvanların İzinde
- Emelnur Ketencioğlu
- 9 Ağu
- 3 dakikada okunur

2023 yılının Kasım ayında Murat Can Sabuncu’nun girişimiyle İstanbul’un Sultanbeyli ilçesinde kurulan YUNT, çağdaş sanat üretimini kent merkezinin dışına, daha az görünür alanlara taşımayı hedefleyen bir sanat ve etkileşim alanı olarak varlığını sürdürüyor. Kâr amacı gütmeyen, disiplinler arası ve katılımcı yapısıyla bu alan, toplumsal dönüşüme sanat aracılığıyla katkı sunmayı amaçlıyor. Eski Türkçede “at sürüsü” anlamına gelen ismi, yapının bir zamanlar ahır olarak kullanılan geçmişine gönderme yaparken, hayvan temsiline dair düşünsel bir zemin de sunuyor. YUNT bir sergi mekânı olmanın ötesinde; seminerler, atölyeler ve yürüttüğü programlar aracılığıyla sanatı kamusal alanda tartışmaya açan bir platform işlevi görüyor. Bu oluşum, yerleşiminde yaşayan insanları yalnızca izleyici değil, sürecin aktif bir parçası olarak konumlandırıyor. Böylece sanat, üretici ve izleyici arasındaki hiyerarşiden sıyrılıp kolektif bir deneyime dönüşüyor.
YUNT’ta güncel olarak İtalyan kökenlere sahip Levanten bir aileden gelen sanatçı Guido Casaretto’nun Başıboşlar, Gergedanlar ve Yanlış Anlaşılmalar Hakkında başlıklı sergisi yer alıyor. Casaretto, Venedik’te karşılaştığı bir tez çalışmasında yer alan 16. yüzyıla ait Venedik Cumhuriyeti ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki iki unicorn satışına dair belgelere dayanarak sergisini kurguluyor. Bu belgelerdeki unicorn figürünün Osmanlı coğrafyasında gergedan olarak yorumlanması, sanatçının kültürlerarası iletişimdeki çeviri hataları ve sembollerin nasıl dönüştüğü üzerine düşünmesine olanak tanıyor. Bu yanlış anlamlandırma, yalnızca dilsel bir kayma değil; aynı zamanda farklı toplumların doğayı nasıl kategorize ettiğine dair derin bir kültürel farkındalık sunuyor. Unicorn’un maddi bir gerçek hayvana indirgenmesi, tarihsel metinlerdeki imgelerin nasıl yeniden şekillendiğini gösteren çarpıcı bir örnek oluşturuyor. Sergi, bu yanlış anlaşılmalar üzerinden temsilin kırılgan doğasına dikkat çekiyor.

Sergi, yalnızca tarihsel bir anlatıya değil; aynı zamanda malzeme, zaman, mekân ve izleyiciyle kurduğu ilişkiye de odaklanıyor. Sabit bir kurgu yerine süreç içinde dönüşen bir yapıya sahip olan sergi, bazı parçaların döküm aşamasını gösterim sırasında gerçekleştirmesiyle izleyiciyi tamamlanmamış yapıt fikrinin ötesine geçiriyor. Bu parçaların yapım aşamasında çözünme ya da parçalanma ihtimali, başarısızlığı da sürecin bir parçası haline getiriyor. İzleyiciler sürece doğrudan dahil olarak sergiyi yalnızca izlemiyor birlikte düşünsel bir deneyim inşa ediyor.
Casaretto’nun malzeme tercihleri bu kavramsal yaklaşımı pekiştiriyor. Venedik’teki San Marco Atları’ndan ilhamla ürettiği bronz at kalıplarını, YUNT’un çevresindeki inşaat alanlarından topladığı şantiye kalıntıları ile yeniden üretiyor. Heykellerin birleşiminde kullanılan reçinenin geçirgen ve dağınık yapısı, izleyicide ilk anda bir dönüşüm hissi oluşturuyor. Malzemenin etkisiyle heykeller yalnızca biçimsel bir forma değil, aynı zamanda çevresiyle ilişki yaşayan yapılara dönüşüyor. Bu üretim biçimi, hayvan figürünün hem tarihsel hem de güncel anlamlarını yeniden düşünmeye çağırırken, insanın doğa ve hayvan üzerindeki maddi müdahalesini de görünür kılıyor. İnşaat atıklarıyla yeniden bedenlenen atlar, insan eliyle şekillenen çevrede hayvanın neye dönüştüğünü sorgulatıyor.

Sergi, yapısıyla da çok katmanlı bir anlam taşıyor. Mit ile gerçeklik, hayal ile belge, temsil ile madde arasında geçirgen sınırlar kuruyor. Unicorn figürü, Doğu-Batı arasındaki bu dönüşümünü, mitolojik bir figürün somut bir varlığa evrilme süreci olarak yorumluyor. Batı’da efsanevi bir yaratık olan unicorn, Osmanlı’da gergedan gibi gerçek bir hayvana dönüşerek, kültürel coğrafyaların yaratıcılık ve gerçeklik algısındaki farklılıkları ortaya koyuyor. Casaretto’nun Levanten kökenleri bu kültürel karşılaşmaya özel bir anlam katıyor çünkü sanatçı iki dünya arasındaki bu temsil farklılıklarının kendi yaşam deneyimiyle doğrudan ilişkilendirebiliyor. Sergi, hayvanların kültürden kültüre farklı algılanışını göstererek doğa anlayışımızın göreceliliğine de dikkat çekiyor.
At/unicorn imgesi hem tarihsel bir simge hem de YUNT’un mekânsal belleğiyle örtüşen bir temsil aracı olarak öne çıkıyor. Casaretto’nun binicisiz, kahramansız ve ideolojiden arınmış at figürleri, geleneksel anlatıları sorgularken temsilin gücünü ve sınırlarını da tartışmaya açıyor.
Sergi ile YUNT’un hikayesi yalnızca içerik düzeyinde değil; fiziksel hacim ve tarihsel bellek üzerinden, mekansalgeçmişiyle de kurdukları bağ sayesinde de örtüşüyor. Böylece sergi ile mekân yalnızca aynı fiziksel alanı değil; ortak bir hafıza alanını da paylaşıyor.
Ziyaretçiler, mekânda yer alan QR kodlar aracılığıyla hem Türkçe hem de İngilizce olarak sunulan sergi diliyle kitapçığa, üretim sürecine ve kavramsal referanslara erişebiliyor.
Venedik’te başlayan bu yolculuk, İstanbul’un çeperinde, Sultanbeyli’ndeki YUNT’ta çok katmanlı bir mekânsal ve düşünsel karşılaşmaya dönüşüyor. Sergi, 15 Ağustos 2025 tarihine kadar YUNT’ta ziyaretçilerini bekliyor.
Telif Hakkı 2025 ©
Bu web sayfası içeriği (metin ve görseller dahil) “hayvanat.bilgi.org.tr” sitesine aittir ve üçüncü kişilerce çoğaltılamaz, dağıtılamaz, yeniden yayımlanamaz veya ticari amaçlarla kullanılamaz.
İzinsiz kullanımlar hukuki yaptırımlara tabidir.
Ketencioğlu, Emelnur. 2025. Venedik’ten YUNT’a Hayvanların İzinde. Hayvanât, 9 Ağustos 2025. Erişim 9 Ağustos 2025. https://hayvanat.bilgi.org.tr/post/venedikten-yunta-hayvanlarin-izinde.