Hayvan tarihi (animal history), çıkış noktası olarak hayvanların insanlık tarihindeki rollerini, deneyimlerini ve etkilerini inceleyen bir çalışma alanıdır. İnsanlar ve hayvanlar arasındaki zaman içindeki etkileşimleri ve bu ilişkilerin toplumları, kültürleri, ekonomileri ve çevreyi nasıl etkilediğini anlamaya odaklanır.
Buna ek olarak, daha yakın dönemlerde yapılan pek çok çalışma hayvan tarihinin yalnızca hayvanların insanlık tarihindeki rollerini anlamak için değil, insan olmayan hayvanların insandan bağımsız olarak tarihsel özneler olarak görülebilmesi için önemli olduğunu öne sürmekte ve göstermektedir.
Bu disliplinlerarası yaklaşım, çevre tarihi, sosyal tarih ve hayvan araştırmalarının unsurlarını birleştirir ve aşağıdaki gibi konuları kapsayabilmektedir:
Hayvanların tarım ve sanayide evcilleştirilmesi ve kullanılması.
Kültürel ve dini uygulamalarda hayvanların rolleri.
Hayvanların insan sağlığı ve hastalıkları üzerindeki etkisi.
Edebiyatta, sanatta ve medyada hayvanların muamelesi ve temsili.
Hayvan hakları ve refahı da dahil olmak üzere, insanların hayvanlara karşı tutumunun evrimi.
Hayvan Tarihi Neden Neden Önemlidir/Gereklidir?
Hayvanların tarihini bilmemiz her şeyden önce tarihi daha kapsayıcı ve bütünlüklü bir şekilde anlamayı mümkün kılacaktır. Örneğin, hayvan tarihi, insanların tarihsel süreçlerde yalnız ve yegâne aktör olmadıklarını göstererek; tarım, sağlık, sömürgecilik, evcilleştirme, modernite ve şehirleşme gibi pek çok farklı konuyu daha bütünlüklü bir şekilde anlamamızda önemli katkıları mevcuttur. İnsanlığın binlerce yıldır yaşadığı dönüşümlerin hayvanlarla kurulan ilişkilerden bağımsız olarak ele alınması tarihsel anlatıların bir hayli eksik kalmasına sebep olmuş olsa da hayvan tarihi insan merkezli bakış açısını temelinden sarsarak hem hayvanların deneyimlerinin hem de karşılıklı insan-hayvan etkileşimlerinin tarih yazımına dahil edilmesi ile bunu değiştirme potansiyeline sahiptir.
Ayrıca, insan olmayan hayvanlarla kurduğumuz ilişkilerin tarihsel süreçler içerisinde nasıl dönüştüğünü, günümüzde insan olmayan hayvanlarla kurduğumuz, insan-hayvan karşıtlığına dayanan ilişki biçimlerinin tarihsel olarak üretilmiş olduğunu ve geçmişteki alternatif ilişkilenme biçimlerini göstererek hayvanlarla daha eşit ve adil bir ilişki kurulabilmesine olanak tanımaktadır. Bu sayede, insanın kendini nasıl tanımladığını ve kendimizi anlamaya da bir kapı aralamaktadır.
Kısacası, hayvanların tarihini incelemek, her biri geçmişin ve günümüzün daha geniş ve daha incelikli bir şekilde anlaşılmasına katkıda bulunan çeşitli nedenlerden dolayı önemlidir. Daha somut olarak şu örnekler verilebilir:
Karşılıklı bağlılık: İnsanlar ve hayvanlar arasındaki karşılıklı bağlılığın farkına varmak, bu ilişkilerin tarih boyunca kültürleri, ekonomileri ve çevreyi nasıl şekillendirdiğini görmemizi sağlar.
Evcilleştirme ve Kullanım: Hayvanların evcilleştirilmesini ve bunların çeşitli kullanımlarını (ör. iş hayvanları, yoldaşlar, yiyecek kaynakları olarak) incelemek, insani gelişmenin ve uygarlığın önemli yönlerini anlamamıza yardımcı olur.
Kültürel Önem: Hayvanlar mitolojide, dinde ve sanatta önemli roller oynamıştır. Bu rolleri keşfetmek, farklı toplumlardaki kültürel değerlere ve sembolik anlamlara ilişkin anlayışımızı geliştirir.
Hayvan Hakları ve Refahı: Hayvanlara yönelik muameleye ilişkin tarihsel perspektifler, hayvan hakları ve refahı hakkındaki çağdaş tartışmalara bilgi verebilir, etik hususlar ve politika oluşturma için bir bağlam sağlayabilir.
İnsan merkezciliğe meydan okumak: Hayvan tarihini incelemek, insan merkezci görüşlere meydan okuyarak tüm canlılara daha dengeli ve saygılı bir yaklaşımı teşvik eder.
Doğa Üzerindeki İnsan Etkisi: İnsan faaliyetlerinin hayvan popülasyonlarını ve ekosistemleri nasıl etkilediğini incelemek, eylemlerimizin daha geniş çevresel etkilerini anlamamıza yardımcı olarak mevcut koruma ve sürdürülebilirlik çabalarına bilgi sağlar.
Ekosistem Rolleri: Hayvanların ekosistemlerdeki tarihsel rollerini anlamak, ekolojik süreçler ve biyoçeşitliliğin önemi hakkında fikir verebilir.
Ekonomik Roller: Hayvanlar, tarımdan ticarete kadar tarih boyunca ekonomilerin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Rollerini anlamak ekonomik kalkınmaya ve toplumsal değişimlere ışık tutabilir.
Sosyal Yapılar: İnsan-hayvan ilişkileri genellikle sosyal hiyerarşileri ve güç dinamiklerini yansıtır ve etkiler. Bu ilişkileri incelemek sosyal yapılar ve normlar hakkında fikir verebilir.
Sanat ve Edebiyat: Hayvanlar, çeşitli insan duygularını, değerlerini ve ideolojilerini temsil ederek sanat ve edebiyatta öne çıkan konular olmuştur. Bu temsilleri incelemek kültürel ifade anlayışımızı geliştirir.
Bunlara ek olarak, hayvan tarihi, tarih, arkeoloji, antropoloji, biyoloji ve çevre biliminden elde edilen bilgileri birleştirerek disiplinler arası yöntemlerin kullanımını teşvik eder. Bu, araştırma yaklaşımlarında yeniliği teşvik eder. Bilim insanları tarihteki hayvanları inceleyerek, normalde gözden kaçabilecek yeni araştırma alanlarını keşfedebilir ve bu da tarihsel çalışma alanını zenginleştirebilir. Bu nedenle, hayvan tarihinin, bilimsel araştırma yöntemlerinin ve farklı disiplinler gelişmesine de katkı sağladığını söylemek mümkündür.
Toparlamak gerekirse, hayvan tarihini incelemek, hayvanların insan toplumlarını ve çevrelerini şekillendirmede oynadığı önemli rolleri vurgulayarak geçmişe dair anlayışımızı zenginleştirir. Tarihe daha kapsayıcı ve birbirine bağlı bir bakış açısını teşvik eder, etik hususları teşvik eder ve koruma ve hayvan refahı alanındaki güncel konular hakkında bilgi verir. Hayvanları tarihsel anlatılara entegre ederek dünyamıza dair daha derin ve daha bütünsel bir anlayış kazanırız.
Hayvan Tarihi (Animal History) hangi kaynaklar ve yöntemlerden yararlanır?
İnsan merkezci bakış açımız insanların çevrelerine olan etkilerine ve bilişsel kabiliyetlerine insan olmayan hayvanlarınkinden daha fazla önem atfedilmesine ve insanın diğer canlılardan bağımsız daha özgün olduğuna dair bir yanılsama meydana getiriyor. Oysa, insan olmayan hayvanlar da çevrelerini dönüştürmelerini ve diğer canlılarla etkileşim halinde olmalarını sağlayan pek çok farklı kabiliyete sahip. Bu nedenle, hem paydaşı olduğumuz materyal dünyada meydana getirdikleri değişiklikler ile hem de binlerce yıldır süre gelen karşılıklı ilişkimiz ile olayları, kurumları, kişileri, kültürleri ve daha pek çok farklı tarihsel süreçte yer aldıklarını ve iz bıraktıklarını göz ardı etmemek gerekir.
Yazılı kayıt bırakmadıkları için hayvanların perspektifinden tarih yazmak, yaratıcı ve disiplinler arası metodolojileri içerir. Hayvanlar yazılı kayıt bırakmasa da arkeolojik, çevresel, tarihi ve bilimsel kanıtların bir kombinasyonu, tarihçilerin onların deneyimlerini ve etkilerini bir araya getirmesine olanak tanır. Bu anlamda, hayvan tarihini, özellikle 1960’lardan itibaren tarihyazımına, kadınlar, işçiler ve köylüler gibi daha önceden göz ardı edilmiş öznelerin dahil edilmesi ve daha kapsayıcı bir yönde ilerlemesi ile paralel düşünmek gerekmektedir. Bu öznelerin tarihinin yazılmasında çoğu zaman doğrudan kendileri tarafından üretilmemiş kaynakları yaratıcı bir şekilde kullanmak ve geleneksel kaynaklara (arşiv belgeleri, sayısal veriler vb.) yeni sorular sorabilmeyi gerektirmektedir. İnsan olmayan hayvanlar için de benzer bir durum söz konusudur.
Disiplinlerarası yöntemler ve teorik çerçeveler kullanarak hayvanların failliğini ve önemini kabul eden daha kapsayıcı bir tarih yazmak mümkündür. Tarihçiler, hayvanların deneyimlerini ve etkilerini yeniden yapılandırmak için çeşitli dolaylı kanıtlara ve analitik tekniklere güvenmek zorundadır. Hayvan tarihi yazımını mümkün kılan bazı kaynaklara şu örnekler verilebilir:
Birincil Tarihsel Belgeler: İnsan-hayvan etkileşimlerine doğrudan kanıt sağlayan günlükler, mektuplar, hükümet belgeleri, tarım kılavuzları, veterinerlik metinleri ve yasal kayıtlar gibi yazılı kayıtlar.
Arkeolojik Kanıtlar: Geçmiş toplumların hayvanları nasıl kullandığını ve algıladığını ortaya koyan, arkeolojik alanlardan elde edilen eserler, hayvan kalıntıları (kemikler, dişler vb.) ve diğer fiziksel kanıtlar.
Sanat ve Edebiyat: Hayvanları ve onların toplumdaki rollerini tasvir eden, kültürel tutumlar ve sembolik anlamlar hakkında fikir veren resimler, heykeller, edebiyat ve diğer sanat türleri.
Sözlü Tarihler: Yerli ve yerel topluluklara ait, hayvanlara ve insan-hayvan ilişkilerine dair yazılı kayıtlarda bulunmayan bakış açıları sunan anlatılar ve hikayeler.
Çevresel Veriler: Tarihi ortamların ve hayvan yaşam alanlarının yeniden yapılandırılmasına yardımcı olan polen analizi, iklim verileri ve hayvan popülasyonu çalışmaları gibi ekolojik ve çevresel kayıtlar.
Bilimsel Çalışmalar: Zooloji, genetik ve etoloji gibi alanlardan, hayvan davranışları, evrim ve biyoloji hakkında tarihsel yorumlara katkıda bulunabilecek bilgiler sağlayan araştırmalar.
Hayvan tarihçileri, bu çeşitli kaynakları ve yöntemleri birleştirerek, hayvanların insanlık tarihi tarafından nasıl şekillendiğine ve tarihsel süreçleri nasıl şekillendirdiğine dair incelikli ve kapsamlı bir anlayış yaratmayı amaçlıyor. Bunu mümkün kılabilmek için ise tarih, antropoloji, arkeoloji, ekoloji ve diğer alanlardaki çeşitli metodoloji ve analitik tekniklerden yararlanan çok disiplinli bir yaklaşımı benimsemektedir. Bazı temel yöntemleri şu şekilde özetlenebilir;
Disiplinlerarası Yaklaşım: İnsanlar ve hayvanlar arasındaki karmaşık etkileşimleri anlamak için tarih, arkeoloji, antropoloji, biyoloji ve diğer disiplinlerden yöntemleri birleştirilmesi.
Bağlamsal Analiz: Hayvanlarla ilgili olay ve olguları, önemlerini anlamak için daha geniş tarihsel, sosyal ve çevresel bağlamlara yerleştirilmesi.
Karşılaştırmalı Çalışmalar: İnsan-hayvan ilişkilerindeki kalıpları ve farklılıkları belirlemek için farklı kültürleri, zaman dilimlerini ve bölgeleri karşılaştırılması.
Eleştirel Analiz: Tarihsel anlatıların hayvanları nasıl tasvir ettiğinin incelenmesi ve tarihi kaynaklardaki insan merkezli önyargıların sorgulanması.
Etnotarih: Hayvanlar hakkındaki yerli ve yerel bilgilerin incelenmesi, genellikle sözlü tarihler ve geleneksel ekolojik bilgilerin bir araya getirilmesi.
Hayvan Çalışmaları ve Posthümanizm: Hayvan çalışmalarından ve posthümanizmden elde edilen teorik çerçevelerle ilgilenmek, tarihçilerin hayvanları pasif özneler yerine tarihin aktif katılımcıları olarak kavramsallaştırmasına yardımcı olabilir.
Tüm bunlar aslında temelinde kaynak ve arşiv tartışmalarının temelinde yatan insan merkezci algının sorgulanması ve eleştirilmesini içermektedir. Tarihsel öznelik ve deneyimlerin insana özgü olmadığından yola çıkarak mevcut kaynakların yeniden değerlendirilmesi ve gerek yeni teknolojiler gerekse yeni yöntemler aracılığı ile yeni kaynakların üretilmesi aracılığı ile insan olmayan hayvanların deneyimlerinin tarihsel anlatıların merkezine gelebilmesini sağlamaktadır.
Hayvan tarihinin “soruları” nelerdir?
Yukarıda bahsedilen yenilik ve gelişmelerin mümkün olabilmesi aslında hayvan tarihinin merkezine aldığı sorular ile doğrudan ilişkilidir. Bu sorulardan bazılarına örnek olarak şunlar verilebilir:
Bazı hayvanlar nasıl ve neden evcilleştirildi?
Tarımda, ulaşımda, sanayide ve arkadaşlıkta hangi rolleri oynadılar?
Mitlerde, dinlerde ve kültürel uygulamalarda hayvanlar nasıl tasvir edilmiştir?
Farklı kültürlerin çeşitli hayvanlara yüklediği sembolik anlamlar nelerdir?
Hayvanlar tarih boyunca hangi ekonomik rolleri oynadı?
Ticarete, emeğe, geçime nasıl katkı sağladılar?
Hayvanlar ekosistemlerini nasıl etkiledi ve onlardan nasıl etkilendi?
Çevreyi şekillendirmede nasıl bir rol oynadılar?
Avcılık, çiftçilik ve kentleşme gibi insan faaliyetleri hayvan popülasyonlarını ve biyolojik çeşitliliği nasıl etkiledi?
Hayvanlar sosyal hiyerarşilere ve güç dinamiklerine nasıl dahil oldu? Sosyal ve politik hareketlerde hangi rolleri oynadılar?
İnsan merkezli bakış açısı tarihsel anlatıları ve hayvanlara ilişkin anlayışları nasıl şekillendirdi?
Hayvanları fail olarak gören tarihleri nasıl inşa edebiliriz?
Hayvan tarihi bu sorularla sınırlı olmadığı gibi her geçen gün bu sorulara pek çok yenisi eklenmekte ve tarihyazımının mevcut sınırlarını genişletmektedir.